30 Temmuz 2010 Cuma

28 Temmuz 2010 Çarşamba

belki de daha fazlası


cumartesi gecesini onunla geçirmişsek eğer,pazar sabahı beyoğlu'na çıkardık erkenden.istiklal caddesi,gecenin yorgunluğunu atamamışken henüz,dükkanların kepenkleri bir bir açılırdı.mevsim ne olursa olsun,o saatlerde cadde boydan boya bahar kokardı.ben istiklal caddesi'nin en çok bu halini severdim.bu kimsesiz,akşamdan kalma halini.onunla tek tek sahafları dolaşırdık.o,tozlu kitapların üstünde uyuyakalmış kedileri severdi.raflarda onun aradıklarını ondan önce bulur,onu mutlu ederdim.eski fotoğraflar satın alırdım ona,gözleri ışıldasın diye.sonra her zamanki cafe'ye otururduk.o kitaplarını heyecanla okumaya başlarken,ben de bir koşu gider mustafa amca'dan onun en sevdiği kahveyi alırdım.-mustafa amca;cafe'nin sahibi olmakla birlikte,aylar sonra dönebildiğinizde,"haber vermeden çekip gittiniz" diye tatlı tatlı sitem eden biridir.- bizim kahvaltımız bittiğinde öğlen olmuş,insanlar caddeye akın etmeye başlamış olurdu.bizde toparlanıp tünele doğru yürürdük.picantede burrito ve margarita ısmarlardım ona.yüzü gülerdi.sonra o kalabalıktan evimize kaçardık.şimdi aklıma geldikçe o günleri çok özlüyorum,
Seni çok özlüyorum kardeşim.

"bir tek bu acıtmayacak"

makası uzattı."al hadi" dedi.
"al,saçımı kes."
ben boş gözlerle bakarken ona,onun gözleri doldu.
"biliyorum.bir şeyleri kesmek istiyorsun hep.kesip atmak.
al o zaman." dedi.
makası elime tutuşturdu.
"saçımı kes işte."
yutkundu.
"ama sen.. yalnızca saçımı kes."
sesi titredi.yaşlar süzülmeye başladı gözlerinden.
"çünkü.." dedi.
"bir tek bu acıtmayacak."

23 Temmuz 2010 Cuma

dreamingmydreams


You may say I'm a dreamer
but i'm not the only one.
I hope someday you'll join us.

19 Temmuz 2010 Pazartesi

ahayaller


amerika'daki o yanyana villarlardan birinde otursaydım.
okula o sarı servislerle gidip gelseydim.
haftasonları koşmaya çıksaydım sokaklara, starbucks'tan mochamı alsaydım sonra.
bir telefon gelseydi ve arkadaşım beni alışveriş merkezine çağırsaydı.
şu çok eğlendiğim zamanlarda bir müzik çalsaydı *teenage* filmlerinde çalan.
kaykaycı bir sevgilim olsaydı.
en yakın arkadaşımla tarzlarımız çok farklı olsaydı.
okulumuzun amerikan futbolu ve amigo takımı olsaydı,ah.
ya da,
hollanda'da goth inşa edilmiş binalardan birinde otursaydım,
okula bisikletle gidip gelseydim.
haftasonları amsterdam'da kanal turuna çıksaydım.
bir telefon gelseydi ve arkadaşım beni Coffe Shop'a çağırsaydı.
şu çok duygulandığım zamanlarda bir müzik çalsaydı *teenage* filmlerinde çalan.
Punk bir sevgilim olsaydı.
En yakın arkadaşım bir erkek ve eşcinsel olsaydı.
okulumuzun bir rock grubu olsaydı,ah.

7 Temmuz 2010 Çarşamba

Hatırladım da :
İki tarafımda,iki sevdiğim insan.
Ortadayım.
Dalgınım yine.
Köprüden geçiyoruz.
Hava yağmurlu,sisli ve kapalı.
Şarkı başlıyor;

"Mevsim rüzgarları ne zaman eserse o zaman hatırlarım.
Çocukluk rüyalarım,şeytan uçurtmalarım."

...

Gözlerim dolmaya başlıyor.

"Akşama doğru azalırsa yağmur,kız kulesi ve adalar.
Ah burda olsan çok güzel hala İstanbul'da sonbahar."


Çok çabalıyorum,yanaklarımdan akıp gitmesinler diye.
Ama duyduklarım buna izin vermiyor.

"Her zaman kolay diyil.Sevmeden sevişmek.Tanımak bir vücudu,
yavaşça öğrenmek.Alışmak ve kaybetmek."

ÇOCUK

Bunu düşününce çok gülüyorum.
eğer çocuğumuz olsaydı bukleleri olurdu,
gözleri ela olurdu.
kumral olurdu veya sen dominant olduğun için koyu kestane falan.
bembeyaz bir teni olurdu.
dudakları çok güzel olurdu bir kere.
olurdu da olurdu.

çocuk sevmem ben.